HDP Milletvekillerinin açıklamalrı ile gündeme gelen "Milletvekili Dokunulmazlığı" dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ta tartışıldı. Hukukçu adayları ile buluşan ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, Anayasa değişikliğinden, Özyönetim tartışmalarına kadar her soruya cevap verdi!
İŞTE PROGRAMDAN SATIR BAŞLARI:
Milletvekili Dokunulmazlığının Sınırı Nedir?
-83. Maddede 2 dokunulmazlık var. Mutlak kürsü dokunulmazlığı diğeri de muvakkat dokunulmazlık.
-Diyelim ki Mecliste eline bir tabela aldı, Türkiye Cumhuriyetini dörde bölerek bir takım açıklamalar yaptı. Hatta bu ülkenin şurası böyle burası böyle olur dedi. Söz, düşünce açıklamaları, duygular o ifadelerin belirtilmesi ile sınırlı kalırsa bundan dolayı milletin vekili olarak gönderilen kişiye ömrü boyunca milletvekilliği sıfatı bittikten ya da düştükten sonra müdahale edemezsin.Meclis yada meclis binası dışında olmak ile birlikte bir komisyon üyesi olması itibarı ile TBMM ‘ye ait T.C'nin herhangi bir yerinde bir keşifte, yada toplantıda bu tip bir düşüncenin açıklanması 'Mutlak Dokunulmazlık' teşkil eder. Ama bunun dışında bir terör örgütünün sempatizanlığını ortaya koymak sureti ile terör örgütünün destekçiliğini yaparak, terör örgütünün fikrini benimsediğini ortaya koyarak destekleyerek yaptığında ortaya iki manzara çıkar. Ağır cezalık bir durum varsa, Cumhuriyet savcısı doğrudan müdahale eder ve meseleyi TBMM başkanlığına haber verir. Böyle bir durum yok o zaman delillerini toplar arama, yada yargılama yapamaz. Telefon dinletemez. Delilleri TBMM Başkanına gönderir. Oradaki komisyon bu dokunulmazlık kaldırılması talebini dikkate alır veya almaz
Dokunulmazlık
-Suç işleme eğilimi olan insanlar oraya gidiyor da onlar milletvekili oluyor onlara suç işleme özgürlüğü tanınıyor bunu engelleyelim gibi tuhaf bir mantık ile bakarsak yasama dokunulmazlığını kaldırdığınızda sadece kürsü dokunulmazlığı adı ile bilinen, mutlak dokunulmazlık ile sınırladığınızda biraz abartarak söylüyorum hiçbir muhalefet milletvekili parlamentoya giremez ya da girer korku ile girer. Ya da kritik bir oylamaya gittiğinde akıbetinin ne şekilde olacağı tartışılabilir hale gelir.83. Madde’ den kaldırırsak hakikaten ciddi sorun olur.
- Temsili demokrasilerde milletvekilinin halkın temsilcisi olarak, halkın iradesini yansıtan milletvekillerinin parlamentoya korkusuz bir şekilde gelip diledikleri gibi orada konuşabilmeleri gerekir.
- Sadece milletvekillerinin dokunulmazlığı yok. Kamu görevlilerinin, MİT mensuplarının, telekomünikasyon iletişim başkanlığını görevlilerinin de var.
- Şuanda Geçici Dokunulmazlık ile muhalefet milletvekilleri diledikleri gibi mecliste konuşup, oylarını sözlerini ortaya koyuyorlar.
- Dokunulmazlık milletvekilinin şahsına değil, temsil ettiği halkı özgürce, engelsiz bir şekilde temsil amacı ile verilmiştir.
-Milletvekili ben istifa ettim diyerek milletvekilliğini terk edemez. Meclisin onayı ya da milletvekilliğinin ölümle veyahut bir daha seçilememe ile bitmesi ile olur. Dokunulmazlık kaldırılabilir. Kişi yargılanabilir. Cezasının infazına başlanır o durumda ancak ceza alır ise milletvekilliği düşer.
Yargıya Güven - Türkiye’de Hukuk
- Türkiye hukuk devletidir ama uygulamada sorun var.
- Milletvekili dokunulmazlığı yargıya olan güvensizlik nedeni ile getirilmemiştir.
- Türkiye’de Cumhurbaşkanımız dahil, başbakan, ana muhalefet partisinin lideri dahil, yargıya karşı güvensizlik içindedir.
- Türkiye’de yargı gerçekten bağımsız ya da tarafsız olamıyorlar. Siyaset yargıdan elini çekecek. Kanunları kitaba uygun uyguladığı için baskı altına girmeyecek. Hak ettiği için o mertebelere gelecek.
- Türkiye hukuk bilmiyor. Küçük yaşlardan itibaren kişilere hukuk öğretilmeli.
- Türkiye’de hukuk ve hukuk uygulayıcısı siyaseti takip ediyor.
- Biz etki- tepki ile kanun çıkarıyoruz. Sürekli kanun değiştirmek doğru değil.Değişiklikleri takip edemiyoruz.
- Türkiye’de şuan rejim sorunu görmüyorum.
- 12 Eylül 2010 yılında referandum yapıldı ve şu söylendi “Yargı artık tarafsız ve bağımsız”. 17-25 Aralık’ta hükümet canını zor kurtardı.
İnsanlar hapishanelerde çürüdü, bunun hesabını kim verecek?
-Mesele anayasa kanunları değil. Mesele 2007 kültürü. Ergenekon – Balyoz adı altında bir takım soruşturmalar fırtınası başladı.
Suçsuzluk masumiyet karinesi vardır. Ama mahkum olmadan kapalı cezaevlerinde tutulursun. Açık cezaevindeki mahkum kadar hakkın yoktur. Şimdi şu söyleniyor.” Masumiyet Karinesi kaldırılsın, neyin nesiymiş kaldıralım”. Bir kimse suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar suçsuzdur muamelesinin öngörüldüğü o ilkeyi kaldır da bak ne oluyor. Başına ne geliyor.
- Türkiye’de şuanda yargı mensupları da esasında sıkıntı altında. Makul sürede yargılanmayan 5-10 sene sürenlerin, haksız tutuklamaların tazminatları çıkmaya başladı.
- Balyoz, Ergenekon, İzmir casusluk, Şike, Poyrazköy, Türk Silahlı kuvvetlerinin özüne müdahale edildi. Diyelim ki bir an için bu dış kaynaklı değildi. Hukukun gereği yürüdü. Darbelerden hesap soruluyor. Vesait sistemi kaldırılıyor. Ya ne değişti de bu insanlar haklı hale geldi? İğnenin ucunun bir yerlere batması mı gerekiyordu? Hukuk güncel siyasete feda edilecek şekil alabilir mi?
4 Eski bakan yargılanır mı?
Bakanların o dönemde yargılanamamasının nedeni dosyaların kaçırılmasından ziyade meclis soruşturulması açıldı. Komisyon açıldı hatta Ak Parti bunu destekledi. Oradan çıkan bakanların lehinde fezleke vardı, genel kurulda oylandı, kabul görmedi. Yüce divana gitmedi. Başsavcılık göndermişti. Onların akıbetinin ne olduğunu bilmiyorum. Diğer fezlekeler ile bekliyordur.
-Milletvekillikleri olmadığından yarın bir gün İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı veya yetkili savcılık ne yapar bunu bilemem. Ama o dönemde meclis soruşturması yaptı aklandılar. Bakın bu iş kapandı denildi. Meclis bir milletvekilinin geçici dokunulmazlığını kaldırdığı takdirde onu yargılanabilir bir hale getirdiğinde hangi suçtan kaldırmışsa onun ile yargılanabilir hale getiriyor.
Hakaret suç mudur?
Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek derecede somut bir fiil veya sövmek sureti ile kişilik haklarının korunması ile konulmuştur. Hakaret eyleminin suç sayılması bir tercihtir.
Başkanlık Sistemi
- Bizde Cumhurbaşkanı denilen parlamenter sistem yok. Sembolik, gerçek manada. Bizde yarı başkanlık var. Net ve daha da güçlü. Sayın Erdoğan’dan önce Cumhurbaşkanları kullanmadı o yetkilerini. Erdoğan 104. Maddenin verdiği görev ve yetkileri santimi santimine kullanıyor.
- Amerika’da birey bizde ülke önemlidir.
- Ben parlamenter sistemi savunan bir insanım. Parlamenter sistemin yürüyebileceğine inanan bir insanım.
- Parlamento şuanda Türkiye’yi temsil etmiyor.
Anayasa’nın Değiştirilemez Maddeleri
Anayasanın ilk 3 maddesi değişemez. Kim bunun aksine iş yaparsa yanlış yapar. Türk ceza kanununun 302. ve 330. Maddelerini aşabilirsen kapasiten yeterse aşabilirsin. Bu anayasayı savaş ile ya da işgal ile kaldırabilirsin. Ama bunu koruyan mekanizmalar var.
Anayasa çözüm değil, çözümün parçası. İyi anayasa sahip olmak mümkün. Benim önerim şuydu. Bunu bir sevda olarak görüyorum. Keşke Türkiye cumhuriyeti 20 maddelik bir anayasaya sahip olsa. Anayasa şu olmalı kişi hak ve hürriyetlerini tanımlamalı. Devlet bireye, vatandaşa hizmet eder.
- Toplumsal bir mutabakat, toplumsal uzlaşı arayalım bulalım derseniz, önce Türkiye’de terör sorununu ve paralel yapı sorununu kaldıracaksınız.
- Din ve mezhep üzerinden çatışmaya girersek bunun sonu vahim. Biz bir milletiz bu milletin adı Türk milletidir. Beğenirsin beğenmezsin.
Anayasal suç nedir?
Anayasal suç diye bir kavram yoktur. 309. Maddede Anayasayı ihlal suçu var bizde. Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti anayasasının ön gördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulamasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Özyönetim
-Özyönetim bir belediyenin kendi başına yönetilmesi değildir. Bir federatif yapı gibi düşünün. Bu ülkenin belli bir yerinin farklı bir rejime, farklı bir statüye bağlanmasıdır.
-Türkiye Cumhuriyetinin içinde meydana gelen bir huzursuzluğa, işlendiği iddia edilen suçlara devletin göz kapayıp vazife yapmamasını sağlamaya çalışıyorsan orada devlet yok demektir. Kaybedersin. Açık ve net söylüyorum. Bu anayasanın, kanunların emridir.
-Çözüm süreci altında getirdiğin o sistemi becerebiliyorsan tekrar olabiliyorsa uygulamaya koyarsın ve gerçekten samimiler ise, hak ve hürriyetlerini istiyorlarsa, yegane dertleri buysa, bölünmek değilse, yeni bir memleket kurmak, inşa etmek değilse, ülkenin üniter yapısına müdahale etmek değilse sorun yok bu hepimizin sorunu. Ama ben şunu soruyorum. Kim kimden ne kadar farklı? Benim avukat, hukukçu olabildiğim yerde bir başka ırkın mensubu olduğu için avukat veya hukukçu olması engellenen kişi varda ben mi bilmiyorum.
-Özerk bir sisteme geçelim ve bunu cebir şiddet kültüründe ikide birde silah göstererek, namlunun ucunu göstererek Türkiye Cumhuriyetini terbiye edeceğini zannediyorsan ciddi bir yanılgı içindesin. Cebir ve şiddet kullanılmadan her şey tartışılabilir.