Elif Karabey
Küçük bir kasabada küçük mutluluklar ile büyüyen uyanık ve akıllı Elif, abisinin güneydoğuda şehit düşmesi ile sevdiklerine hastalıklı ölçüde düşkün, onları kaybetme korkusu ile yaşayan lafını esirgemeyen sevgi arsızı bir kızdır. Sakin ve monoton kasaba günleri genç ve yakışıklı yeni fener bekçisinin hayatına girmesi ile bir anda değişir ve kafasına koyduğunu yapmayı bir şekilde beceren Elif kısa sürede Yılmaz’ı kendisiyle evlenmeye ikna eder. Birkaç başarısız hamileliğin ardından karnındaki bebeğin de ölü doğduğu gecenin sabahında karaya vurmuş kayıktan bir bebeğin çıkması Elif’in mucizelere olana inancını iyice pekiştirir. Başkasına ait olan bu bebeği kendi oğlu olarak bağrına basıp bu durumu Yılmaz’a da bir şekilde kabul ettirmeyi başarır. Elif, en çaresiz anında çıka gelen bu bebeği Yılmaz da dahil hiç kimsenin elinden almasına izin vermezken, genç kadın sevdiklerini kaybetmemek uğruna herşeyi göze alacağı bir savaş verecektir.