İlker Kaleli, başarısının nedenleri arasında fiziksel özelliğinin ön planda olduğunu düşünmediğini söyledi. Rahat bir adam. İmajı umursamıyor. Bu yüzden de ardı ardına iyi işlerde yer almasının sırrını fiziğine bağlamıyor: “Çok yakışıklı olduğumu düşünmüyorum. Kariyerimi de fiziksel güzellik üzerine kurmuyorum” diyor. Seçtiği roller birbirine benzemiyor. Önce bir mahalle delikanlısı sonra bir çetenin elebaşı olarak çıktı karşımıza. Şimdi ‘Poyraz Karayel’de eski bir polisi canlandırıyor.
“Birbirine benzer karakterleri oynamanın beni mutsuz edeceğini biliyorum. Bu yüzden risk alıyorum.” Böyle düşünüyor. Eskiye ait her şeyi geride bırakmaya başladığı bir dönemde olduğunu söylüyor, Sözü ona bırakalım...
Her dizide farklı rollerdesiniz. Siz hangisisiniz? Asi mi, utangaç mı, duygusal mı?
- Bende hepsi var. Bunlar çocukluğumdan beri çözmeye çalıştığım yanlarım. Akışına bırakıp koşullar hangi özelliğimi çıkarıyorsa ona göre yaşıyorum.
İnişli çıkışlı ve karanlık bir tarafınız da var...
- Hem de oldukça. Karanlık tarafımdan beslendiğim oluyor. Bu da çocukluktan gelen bir şey. İnsan olarak karışığız. Bununla barışık olup hayata katmak önemli.
Dört yıl Londra’da yaşadınız. Buralar nasıl görünüyordu
- Burada kendimizi önemsediğimiz kadar önemli görünmüyordu.
Canınıza tak ettiği, Londra’ya dönmek istediğiniz oluyor mu?
- Arada. İş hayatıyla, farklı bakış açılarıyla ilgili şeyler bana bunu düşündürüyor.
Yeni karakteriniz Poyraz eski bir polis memuru, âşık olduğu kız mafya babasının kızı. Farklı kutuplar gerçekten mi birbirini çekiyor yoksa sadece izlendiği için mi bu konular işleniyor?
- Aşkı besleyen şeylerin başında kavuşamamak ve imkânsızlık var. Her şey yolundaysa aşkın ateşi kısık oluyor. Bu yüzden zıtlıkların hikâyelerde işlenmesi çok normal.
Hep farklı karakterleri oynadınız. Poyraz’ın farkı ve sizi zorlayan yanları neler?
- Poyraz çok özel, eğlenceli ve renkli bir karakter. Dokuzuncu bölümü çekiyoruz ama hâlâ onu keşfetmeye çalışıyorum. Onunla çok rahat empati kurduğum bir o kadar kolay içselleştiremediğim halleri var. Bu beni zorlarken bir yandan oyunculuğuma iyi geliyor.
Baba-oğul hikâyesinin merkezde olduğu bir işte çocuk sahibi olmamak sizi zorladı mı?
- Televizyonda sizi izleyen bir anne babanın o gerçeklik duygusunu hissetmesi gerekiyor. Bunu yakalamak için çok uğraştım. Çevremde baba olanlarla konuştum. İçgüdülerimi uyandırmak için evde kucağımda bir bebek varmış gibi egzersizler yaptım. Sette oğlumu oynayan Ataberk’i inceleyip ellerinde, cildinde, burun deliklerinde bana benzeyen yanlarını bulmaya başladım.
Baba olmak istediniz mi?
- Çocuk yapmaya ve aile kurmaya çok mesafeliydim. Bu konuda bir tık daha kırıldım.
Sizin dizinizi neden izleyelim?
- Bu bir tema dizisi değil. İçinde çok renk barındırıyor.
Hürriyet/Kelebek
KANAL D © 2024. Her Hakkı Saklıdır.