Ayşenil Şamlıoğlu, "Bizim Yenge"nin ardından Kanal D'nin yeni dizisi "Kötü Yol"da karşımıza çıktı. Dizide Güllü Hanım'ı canlandıran oyuncuyla hem bu yeni rolünü hem de Şehir Tiyatroları'ndaki görevinden neden istifa ettiğini konuştuk.
Güllü ile "Kötü Yol"un ikinci bölümünde tanıştık. Biraz dominant bir karakter değil mi?
- "Biraz" çok hafif bir ifade olur, bildiğiniz dominant.
Güllü, Adanalı ama İstanbul'da yaşıyor. Ne zaman gelmiş İstanbul'a?
- Çok uzun yıllardır İstanbul'da. Hatta adını da değiştirmiş, sadece aile içinde adı Güllü olarak biliniyor. Çok zengin bir ailesi var, Güllü de ğaranın verdiği güçle herkesi satın alabileceğini düşünüyor.
Sizin gibi usta bir oyuncuya "Bu rol sizi zorlar mı?" diye sormak ayıp olur ama merak ettim; sizi zorlayan bir rol oldu mu hiç?
- Tiyatro sanesinde oldu... "Deli Dumrul"daki Azrail, beni zorlayan bir roldü. Bir de Murathan Mungan'ın üçlemesini yapmıştık. "Taziye"de Fasla Kadın'ı oynadıktan bir saat sonra "Geyikler Lanetler"de Cüdana olduğumda, sınır neresidir gerçekten gördüm.
Bu arada "Kötü Yol" dönem işi olduğu için kıyafetleriniz çok şık...
-Saç, baş, kıyafet... Bayılıyorum hepsine... Zaten oyunculuktaki en bütük lüks bu; normal hayatta içine giremeyeceğiniz bir kılığa bürünebiliyorsunuz. Bir başkası olmak özgürlüktür.
Gelelim istifanıza... Yönetmelik değişikliğinin ardından İstanbul Şehir Tiyatroları'nın genel sanat yönetmenliğinden ayrıldınız. İstifa kolay yol muydu? Mücadele edilemez miydi?
-Kimsenin haberi yokken böyle bir değişikliğin yapılması, yönetime "Sen yoksun" demektir. Ayrıca "Göreve devam ediyorum" deseydim, eminim o zaman da farklı yorumlar gelecekti... Mücadele etmek için bir zemin gerekir. Ben genel sanat yönetmeni olarak yetkilerimle orada duracaksam, kalayım ve mücadele edeyim. Ama bu yönetmelikle genel sanat yönetmeni en iyi ihtimalle başrejisör konumuna indirgeniyor, yani hiç bir yetkisi yok. Bu yapının içinde "Mücadele edeceğim" demek bana yakışmaz.
Ezgi ve Şükran öğrencimdi
"Kötü Yol" daki rol arkadaşlarınızla aranız nasıl?
- Hepsi çok değer verdiğim çocuklar. Zaten Ezgi (Mola) ve Şükran (Ovalı öğrencimdi. Dana o zamandan kendilerini belli etmişlerdi. Hiç şaşırtmadılar. İlker'le (Aksum) de daha önce anne-oğulu oynamıştık. Cansel'i (Elçin) ise bu işte tanıdım ve çok sevdim.
Röportaj: Gülbahar Karakuş
Hürriyet/Kelebek