Şükran Ovalı, Orhan Kemal’in aynı adlı eserinden televizyona uyarlanan “Kötü Yol”da ilk başrol heyecanını yaşıyor. Yakında Kanal D’de başlayacak dizide yaşlı bir ağayla evlendirilmek istenince Adana’dan İstanbul’a kaçan ve şöhret basamaklarını hızla tırmanan Nuran’ı canlandıran Ovalı Kötü Yol'u ve karakterini Hürriyet'e anlattı.
Yeni projen hayırlı olsun. Bize öncelikle “Kötü Yol”da canlandıracağın karakterden biraz söz eder misin? Nasıl biri bu Nuran?
- Nuran tomurcuk tomurcuk duyguları olan, ürkek, naif, duygusal, gözü kara, içe kapanık, kırılgan, saf bir genç kız. O kadar renkli bir karakter ki, tek cümle ile anlatamam. Okuma yazması yok, cahil cesareti var. Çok saf ama salak değil. O dönemdeki her kız gibi de sinema artistlerine özeniyor. Gerçi ben de hâlâ özeniyorum.
Türkan Şoray hayranlığı da vardır sende o zaman...
- Tabii, hâlâ özenirim ona. Yaşayan bir efsane. Kadının tişörtlerini giyiyoruz, dahası var mı?
Nuran’a dönersek, anladığım kadarıyla anarşist bir tarafı bu var karakterin...
- Evet, öyle. Sene 1965... Yer Adana... Baskıcı bir abi, onu ağaya satıyor. Ama Nuran kaderine boyun eğmiyor, cebinde beş kuruş olmadan kaçıyor.
ŞÖHRET ERKEN GELSE KALDIRAMAZDIM
O dram ne yazık ki 60’lı yıllarda kalmadı, hâlâ yaşanıyor. Küçücük kızlar yaşlı adamlara satılıyor. Bu konu hakkında neler hissediyorsun?
- Evet. Saygısızlık etmeden bu duyguları yaşayan bütün kadınların adına konuşmaya çalışıyorum dizide. Bütün derdim bu.
Bu senin ilk başrolün. Dolayısıyla “Kötü Yol”un senin için önemi daha büyük olmalı...
- Kesinlikle öyle. Bana bu fırsatı verdikleri için çok mutluyum.
Bir röportajında “Hayalim, İlker Aksum ile oynamak” demişsin. Bu dizi sayesinde o hayalin de gerçekleşmiş oldu...
- Evet. Zamanında Ahmet Mümtaz Taylan da bana “Çok isteyince oluyor, yeter ki içten ve yürekten iste” demişti. Demek çok içten istemişim.
İlker Aksum ile oynamak neden bu kadar önemli senin için?
- Çünkü benim gibi o da bulunduğu noktaya kolay gelmedi. Duruşuyla, hayata bakışıyla Türkiye’nin en iyi aktörlerinden biri. Çok değerli bir oyuncu. Kendi adıma konuşayım, 18-19 yaşında gelen bir şöhreti sanırım kaldıramazdım.
MAĞDURLARI SAVUNDUM DİYE YALNIZ KALDIM
Peki dizideki diğer oyuncularla daha önce çalışmış mıydın?
- Ezgi Mola, okul arkadaşım. Ayşenil Şamlıoğlu hocam, aynı zamanda ilk tiyatro oyunumun yönetmeniydi. Abimi oynayan Ferit (Kaya) ile de 11 yıldır tanışıyoruz. Birlikte oyunlar sahneledik, birlikte parasız kaldık, beraber büyüdük. Gerçekten de abim gibi. Cansel Elçin de kalbi elinde bir çocuk. Bütün bu isimlerin bir arada olması inanılır gibi değil.
Bir sahnede Ezgi Mola’yı tecavüze uğramaktan kurtarıyormuşsun.
- Evet. Kişiliğimde de vardı bu. Mağduru her durumda savunurdum. Sonra bu huyum yüzünden yalnız kaldım. Artık “Aman bu kadar konuşmayayım, bu kadar olayların içine girmeyeyim” diyorum. Yine de adalet duygum çok yüksek, sonuna kadar tutamıyorum kendimi, sabrım taşıyor.
Mesela?
- Beyoğlu’nda bir çocuk sevgilisini duvara yapıştırıp sıkıştırmaya çalışıyordu. Hiç düşünmeden araya girdim. Bir hayvanı dövmeye kalkarlarsa da araya girerim. Ama İstanbul bu anlamda çok korkutucu. İzmir’de her “merhaba”nın karşılığı vardır, burada olmayabiliyor.
DAYAK SAHNESİNDE ÇOK KÖTÜ HİSSETTİM
11 yıldır tanıdığın Ferit Kaya’dan da senaryo gereği dayak yemişsin. Zorlanmadınız mı o çekimlerde?
- Evet... Hem de eni konu vurdu. Canımın acımasını düşünmedim de gerçekten bana vurulmuş gibi hissettim. Çok garipti (gözleri doluyor).
Nuran ne yapıyor o sahnede?
- Korkuyor ama susmuyor çünkü çocukluğundan beri dayak yiyor. Abinin psikolojik problemleri var, onurunu kaybetmiş bir adamı oynuyor.
Cansel Elçin’in oynadığı karakter aslında romanda yok. Sonradan hikayeye eklenmiş. Sence nasıl oldu bu değişiklik?
- Bence çok güzel oldu. Cansel’in oynadığı karakter rejisör ve dizide setin içinde set görüyoruz. Bence uyarlayanların muhteşem zekası sayesinde Yeşilçam, Orhan Kemal’in “Kötü Yol”una konu oluyor. Herkes dermiş ya eskiden “Oyuncu olup kötü yola mı düşeceksin?” diye. O yüzden ismiyle çok örtüşen bir fikir bence. Ve Cansel bu karakter için biçilmiş kaftan.
KADINLIĞIMI SADECE SAHNEDE ORTAYA KOYARIM
Senin hakkında “Erkek gibi kız” diyen çok...
- Zaten kadın estetik yaratılmış. Bir de bakın ben ne kadar seksiyim, güzelim diye salınmasına gerek yok. Eğer kadınlığımı ortaya koyacaksam, bunu sahnede yapmayı tercih ederim. Onun dışında kimliksiz olmak daha çok hoşuma gidiyor. Bu yüzden “erkek gibi kız” tabiri beni üzmez.
Adınızı arama motoruna yazınca direkt “Bir Bulut Olsam”daki sevişme sahneleriniz çıkıyor. Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Etmiyor. Ben oyuncuyum. “3-2-1 kayıt” denildi, ben de oynadım. Onun montajı, kurgusu, yönetmeni, yapımcısı ve bir kanalı var. O sahneyi beğenmeyen, sakil durduğunu söyleyenler olabilir. Ama ben o sahnenin nasıl montajlandığını, nerede yakın nerede uzak plan aldıklarını bilemem. Bunların hiçbiri benim işim değil. Ayrıca nasıl yazıldığı da önemli. Ben o sahneyi Meral Okay’ın senaryosunda oynadım. O yüzden pişman değilim. Ama tabii yaşım ufaktı.
O zaman kaç yaşındaydın?
- 23 yaşındaydım. Bunun hakkında çok konuşuldu ama ben cevap vermedim. Dediğim gibi, sadece işimi yaptım.