Tilbe Saran, "İntikam"dan sonra yine iddialı bir Kanal D dizisiyle izleyici karşısında... Başarılı oyuncu, "Şeref Meselesi"nın Zeliha’sı olarak setlere döndü. (Tilbe Saran'ın Hürriyet'in Kelebek ekine verdiği röportaj)
“İntikam” dizisinden sonra “Şeref Meselesi”ndesiniz. Öncelikle hayırlı olsun diyelim...
- Teşekkürler... Evet, “İntikam” dizisinden sonra biraz ara verdim, sonunda “Şeref Meselesi” ile yeniden setlere döndüm. Çok genç, pırıl pırıl bir ekiple çalışıyorum. Herkes çok profesyonel ama aynı zamanda çok genç olmalarından dolayı sette inanılmaz bir dinamizm var.
Çekimler ağustos ayında başlamıştı, değil mi?
- İyi ki öyle olmuş, biraz stok yapabilme şansı yakaladık. Her hafta uzun metraj çektiğimiz için herkesi zorluyor bu yüksek tempo... Tek mekanda geçen bir iş olmadığından ayrıca külfetli. Çekim yapılan mekanlara ulaşmaya çalışırken trafikte çok zaman kaybediyoruz, haliyle çalışma saatleri de uzuyor. Bu konuda yönetmenimizi gerçekten takdir ediyorum, çalışanları çok koruyor. Hiçbir zaman mesai 10 saati geçmiyor mesela...
Çoğu sette böyle bir mesai ayarlaması yok sanırım.
- Ne yazık ki... Bizde iş mecburen uzarsa, ertesi gün başlama saati ona göre ayarlanıyor, daha geçe alınıyor. Keşke herkes bu şekilde çalışsa.
Biraz da diziden ve sizin rolünüzden söz edelim... Zeliha nasıl bir karakter?
- Taşraya gelin gitmiş bir İstanbullu... İstanbul özlemiyle, bir gün geri dönmek umuduyla yanıp tutuşuyor. Ama sonunda hayalini gerçekleştirip İstanbul’a döndüğünde her şeyin değiştiğini görüyor. Çok güvendiği akrabalarının aslında o kadar da güvenilir olmadığını fark ediyor. Bu onun için çok ağır bir yüzleşme oluyor. Bu kadar yeter, devamını söylemeyeceğim. (Gülüyor)
30 yıl boyunca İstanbul özlemine direndiğine göre eşine çok aşık olmalı?
- Herhalde... Ama ben olsam Zeliha’nın geride bıraktığı o çiftlikten hiç ayrılmazdım. Harika bir çiftlikte... Öyle dokunulmamış yerlere hepimiz özlem duyuyoruz, içimiz titriyor.
Zeliha’nın İstanbul ısrarı neden o zaman?
- Oğullarının daha iyi eğitim alması ve daha iyi işler bulmaları için İstanbul’a gelmek istiyor.
Ama kayınpeder ölmeseydi, bu hayal her şeye rağmen gerçekleşmeyecekti herhalde...
- Doğru... Çünkü kocası hayatı boyunca babasına boyun eğmiş. Bu sebeple hep karısının isteklerini ertelemiş.
Dizideki gibi evlilikler, öyle tahammüllü eşler günümüzde pek kalmadı sanki...
- Bence ne yazık ki hâlâ çok ataerkil, çok eril bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye de bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Hatta fıtratımızda eşitliğin olmadığı düşünülüyor. Bu, kadınların çok büyük çabalar sonucunda elde ettiği hakları da kısıtlıyor elbette. Bu kadar çok kadın ölümünün başka bir açıklaması olamaz. Kaldı ki bilmediğimiz daha neler vardır. Biz sadece adliyeye yansıyan olayları duyuyoruz.
“ŞEREF MESELESİ”NİN GENÇLERİ EĞİTİM ALMAYA İSTEKLİ
Diziye dönersek; Zeliha İstanbul’a geldiğinde neler oluyor? Tüm dengeler değişiyor olmalı...
- Tabii ki... 30 yıl önce yaşadığı yere dönüyor ama hem mahalle 30 yıl önce bıraktığı gibi değil hem insanlar, komşular... Kocasının hiç alışık olmadığı bir ortam. Yeni hayatlarında zorlanıyorlar. Bu vahşi dünyada var olmaya çalışıyorlar. Tüm varlıklarını yatırdıkları kuyumcu soyulunca kocası intihar ediyor ve Zeliha için daha da zor günler başlıyor.
İki de yetişkin oğlu var. Onlarla tek başına nasıl başa çıkacak?
- Zor olacak, orası kesin. Ama Zeliha zamanında kaybettiğini düşündüğü her şeyi Yiğit’in (Kerem Bürsin) ona geri vereceğini düşünüyor. Yiğit gözü pek bir delikanlı... Kardeşinden daha cesur, atılgan ve hesapsız. Öte yandan onun için olumlu gibi gözüken karakter özellikleri, belki onun yıkımına sebep olacak.
Zeliha ağır bedeller mi ödeyecek?
- Tabii ki ödeyecek. Bir kere çok derin bir yara alıyor, çok sevdiği birini kaybediyor. Bedelinin böyle ağır olacağı bilse belki de böyle bir yolculuğa hiç çıkmazdı.
Kerem Bürsin, Şükrü Özyıldız, Şükran Ovalı, Yasemin Allen ve Burcu Biricik gibi genç isimlerle oynuyorsunuz. Onların performansını beğeniyor musunuz?
- Hepsi de bu konuda eğitim almaya istekli, heyecanlı ve yaptıkları işe hem profesyonel hem de amatör bir ruhla bakan insanlar. Oyunculuğu geçici bir iş olarak görmüyor, emek harcıyor, sürekli daha iyisini yapmaya uğraşıyorlar.
SIRF GÜZEL OLDUĞU İÇİN SETE FIRLATILANLAR, YIKILIYOR
Gençler sette sizden yardım istiyor mu, hocalık yapıyor musunuz?
- Set ortamında bir şey öğretmek söz konusu olmaz. Bizlerin yapacağı şey ancak deneyim aktarmak olabilir. Ayrıca onlar dünyayı, yeni işleri bizden daha çok takip ediyorlar. Bu anlamda birbirimizi tamamlıyoruz, eskiyi bilenle yeniyi öğrenenler iyi bir harç oluyor.
Artık dizilerde daha çok yakışıklı erkek ve güzel kadın oynatmayı tercih ediyorlar. Siz usta bir oyuncu olarak bu konuda ne söyleyeceksiniz?
- Bence bunun en büyük sıkıntısını eğitim almamış, almaya da ihtiyaç duymayan gençler yaşıyor. Çünkü daha sonra çok büyük kıyımlar oluyor. Bu durum çocuk ve genç oyuncular için de geçerli... Bir sezon vezir oluyorsunuz, sonraki sezonda adınız anılmıyor. Oysa işin eğitimini de alsalar, bu durumla savaşmalarını sağlayacak araçları bilirler. Sokaktan geçerken “ah ne kadar güzel” denip sete fırlatılanlar, sonra başlarına konan şöhreti nasıl taşıyacaklarını bilmiyor, altında eziliyorlar. Bu mesleğe emek vermek icap eder.
“SAVAŞ” DÜZENİMİZ BOZULDU
Tiyatro oyununuz “Savaş”tan da bahsedelim...
- Dünya çapında defalarca sahnelenen bu oyun, savaşın paramparça ettiği bir ailenin hayata tutunabilme çabasını anlatıyor. “Savaş”, Bosna’da yaşanan insanlık ayıbının hemen ardından yazıldı. Oyun, savaşın mahvettiği insanların hayatlarını konu alıyor. Savaş için ailesini geride bırakan bir baba, yıllar sonra kör bir adam olarak evine geri dönüyor. Tüm acımasızlığı ile savaşı yaşamış ve sıcak bir yuva umuduyla geri dönmüşken, umduğunu bulamıyor. Eskiye ait ne varsa kaybetmiş olan karısı ve iki kızını bir viraneye dönmüş evin yıkıntıları arasında buluyor. Şiirsel bir dil ve gerçekçi bir anlatımla ele alınan oyun, savaşın paramparça ettiği ruhları vurucu bir sahneleme ile aktarıyor.
Sizin dışınızda kimler var bu oyunda?
- Damla Sönmez, Ecem Uzun, Sermet Yeşil ve Erkan Avcı... Bu sene ikinci sezonumuz ve çok iyi gidiyor. Geçen sene daha sık sahneleyebiliyorduk ama bu sene herkesin dizisi olduğu için aynı sıklıkta oynayamıyoruz. Düzenimiz bozuldu.
ANNE OLMAKTAN ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM
Sinema projesi var mı?
- “Çekmeceler” diye bir filmde yer aldım. 6 Mart’ta vizyona girecek. “Zenne”nin yönetmenleri çekti. Ece Dizdar, Taner Birsel, Nilüfer Açıkalın da oynuyor.
Sizi nasıl bir karakterde göreceğiz?
- Tabii ki anne karakteri. Bir arkadaşım “Anneliğini kabul edebilirim ama anneanne oynamaya başladığında görüşmeyelim” dedi. (Gülüyor)
Sürekli anne karakteri getirilmesinden sıkıldınız mı?
- Aslında mecbur değilim ama denk düşüyor. Bir şikayetim yok benim (gülüyor).
www.hurriyet.com.tr/kelebek/paparazzi/27676774.asp