1 Kasım seçimlerinin ardından gözler AK Parti'ye çevrildi. Meclis Eski Başkanı ve 3. Dönem Milletvekili Köksal Toptan Türk siyasetinin ve AK Parti'nin dünü ve bugününü Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ta yorumladı!
İŞTE PROGRAMDAN SATIR BAŞLARI:
"Ak Parti’nin tek başına kıl payı olamayacağı şeklinde tahminim vardı"
Ak Parti’nin tek başına iktidar olabileceği ya da kıl payı olamayacağı şeklinde tahminim vardı.Bir kez daha bu milletin feraseti ortaya çıktı. Seçmen kanaatini etkileyen faktörler 5 ayda çok fazla değişmez. Ama burada değişti. 1 Kasım’ın doğurmuş olduğu sonuç 8 Haziran sabahının yarattığı ortamın sonucudur. 54 milyon insan kavgasız, dövüşsüz sandık başına gitti. Özgürce oyunu kullandı. Ve bir netice çıkardı.
- Elbette sandık tam anlamıyla demokrasi değildir. Ama sandık demokrasinin olmazsa olmazıdır.
- Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öngörüsü gerçekleşti. İyi gördü ve muhalefet partileri de buna destek oldular. Bilerek ya da bilmeyerek. Herkesin hayıflanmak yerine önüne bakması lazım.
- Bana göre Ak Parti 1 Kasım’da kimsenin partisinden oy almadı. 7 Haziran’da bıraktıklarını geri aldı. Kızan kesimin o kızgınlık sebebi ile bir kısmının HDP’ye, bir kısmının MHP’ye gitmiş olmasından pişmanlık 1 Kasım’da geri getirdi.
- Ak Parti’nin işi daha da zorlaştı.317 milletvekili büyük bir sorumluluğu beraberinde getiriyor. Seçim vaatleri var. Bunları gerçekleştirmesi gerekiyor. Türkiye bu kaynakları bulabilecek büyüklükte. Özelleştirme için talimatlar verilmiş onlar süratlendirilecek. Başka kaynaklar bulunacak.
- Türkiye bir 4 sene seçim konuşmayacak. 2023 Hedeflerine yürümesi hızlanmasını sağlayacak atılımların yapabilir.
- iktidar ve muhalefet olarak ilişkileri sağlıklı tutmak lazım. Tabana yayılan kırgınlıkların giderilmesi lazım.
- Türkiye dünya ekonomisine yön veren ülkelerden birisi konumunda. Bence bir takım yapay meseleler ile ayağımıza çelme takma huyumuzdan vazgeçip birbirimizi iyi anlayıp iyi dinlemeye çalışarak önümüze bakmalıyız.
- Atatürk’ün önderliğinde batılı olabilmek için batı ile savaşan dünyadaki tek ülke. Türkiye’nin tercihleri doğrudur. Batı uygarlığı. Avrupa birliğine üye oluruz olmayız hiç önemli değil. Ama Avrupa Birliği ve batı standartları Türkiye’nin hedefidir. Bundan şaşmadan, temel ilkelerden vazgeçmeden, yeni anayasa yaparak, yargıda güveni pekiştirecek düzenlemeleri ve ekonomik reformları yaparak yolumuza devam etmemiz lazım.
Dünden Bugüne Ak Parti
-AK parti hiç kuşku yok milliyetçi bir parti. Muhafazakarlığının yanında liberalliği, milliyetçiliği olan bir parti. Etnik bir milliyetçiliğin temeline dayanan bir milliyetçilik değil. Bir anlamda Atatürk milliyetçiliği de denilebilir.
- Ak Parti ezilenin yanında, onların hukukunu koruyun bir parti.
- CHP Türkiye’de Sol’un önünü tıkadı. Kendilerine sosyal demokrat dediler, demokratik sol dediler. Fakat bir türlü olamadılar. Merkez de kaldılar. Onun rakibi olarak ortaya çıkan Demokrat Parti ve sonraki partiler hep çevrenin avukatlığına soyundular.
- Aslında Demokrat parti çizgisi bugün Adalet ve Kalkınma partisini devam eden çizgi bir batı tarzı sol harekete benziyor. 4 milyon insana yardım ediliyor.
Ak parti vaatlerini gerçekleştirecek mi?
-Asgari ücret ile ilgili düzenlemenin yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldı. Türkiye ekonomisine çok büyük bir yük getirmeyeceği kanısındayım.
- Kamu, kamuoyu vaatlerinin olup olmadığını takip edecektir. Olmadığı zaman sesini yükseltecektir.
- Ali Babacan’ın dediği gibi sadece inşaat sektörü ile kalkınma, büyüme yetmez. Sadece Körfez ülkelerinden gelen insanlara konut satma ile yetmez. Orta sınıf sarmalından kurtulmamız gerekiyor.
- İleri teknoloji kullanılmalı. Üniversiteleri öne çıkarmamız lazım.
YÖK’ü kaldırmak lazım!
- Toplum üniversitelerden yararlanmıyor. Üniversitelerde toplumun ayağına gitmekten çekiniyor.
- Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında hafıza kaybı yaşandı. Eğitime çok büyük paylar ayrılıyor. Öğretmen çok aldılar. YÖK’ü kaldırmak lazım. Hepten kaldırmak biraz sorun yaratabilir. 200’den fazla üniversitenin koordinasyonunu sağlamak zor olabilir. Üniversiteleri özgür bırakıp, birbirleri ile rekabet etmesini sağlamak gerekir.
- Eğitim Fakülteleri dururken başka bir yerden öğretmen alamazsınız. Öğretmen kalitesini yükseltmek lazım. 180 günlük eğitim süresi ile çağdaş eğitimi yakalayamayız. Avrupa ortalaması 210 gün. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen atamak istiyor,Maliye Bakanlığı kadro vermiyor. Sağlık bakanlığına, üniversitelere de öğretim üyesi vermiyor. Temel bütçe dengeleri içinde en doğrusunu yapmaya çalışıyor.
Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var mı?
-İlk 4 maddeyi değiştirmeye gerek yok.
-Temel ilkeler anayasada yer almalı. Herkesin düşüncesinin anayasada yer alması düşünülemez.
-Anayasanın 90. Maddesine göre AB hukuku sizin temel kanunlarınızın üstüne çıkmış. Yani bir aykırılık varsa milli kanunlar ile AB müktesebatı arasında AB hükümleri normları uygulanır.Kendi iç hukukumuzu evrenselleştirmişiz.
Türkiye parlamenter sistem tercihini koydu ama gereklerini yerine getirmedi!
-İşin sırrı demokratik alt yapıdadır. Demokratik alt yapı kuvvetler ayrılığı ilkesi demektir. Türkiye parlamenter sistem tercihini koydu ama gereklerini yerine getirmedi. Sayın Tayyip Erdoğan yeni öneri getirdi. Dedi ki; “gelin bugünkü seçim sistemi iyi ise devam edelim. Değilse ekseriyet sistemi uygulayalım yani bir ilde milletvekillerini çok alan parti kazansın. Veyahut dar bölge veya daraltılmış bölge sistemi uygulayalım."
Ben Türkiye’nin parlamenter sistemin bir hakkı yerine getirebilmesi için çok önemli bir yolun açıldığını düşündüm o zaman.Muhalefetin büyük bir heyecan ile bunun üstüne atlayacağını hesap ettim. Çünkü dar bölge sisteminde 550 bölgeden bir milletvekili çıkacak. Her parti en iyi insanını bulmak zorunda. Bu siyasette kaliteyi yükseltecek. Parlamento liderin ağzına bakmadan kendi özgür iradesi ile hareket etmesini sağlayacaktı. Niye kabul edilmedi anlayamadım.
- 1982 anayasasındaki sitemde Cumhurbaşkanı ile Başbakanın çatışmaması mümkün değildir. Çünkü sistem parlamenter sistem ama Cumhurbaşkanına akıl almaz yetkiler veriliyor. Bu yanlış. Çünkü demokrasilerde temel öğelerden bir tanesi yetki ve sorumluluğun beraber olmasıdır. Bugün yürürlükteki sitemde sorumluluk yok. Yetki var. Hiçbir demokraside bu olamaz.
Başkanlık Sisteminden yanayım!
Önemli olan kongre gibi güçlü bir yasama organı kurabiliyor musunuz? Silahlı kuvvetler bütçesini yönlendirecek, yönetecek, dış büyükelçileri bile onay verecek ya da vermeyecek, ABD’nin dışarıya silah göndermesine onay verecek veyahut vermeyecek böylesine büyük yetkiler ile donatılmış bir yasama organı kurabiliyor musunuz? Herkesten bağımsız ve bütün dünyaya güven veren bir yargı kurabiliyorsanız ben teorik olarak Başkanlık Sisteminden yanayım. Sorun kuvvetler ayrılığıdır. Yargıya olan güveni sağlamak lazım.
5. Parti tartışmaları
7 Haziran’da ve 1 Kasım seçimlerinde kendim aday olmadım. Ben hiç kimse ile Sayın Gül dahil, parti kuralım vesaire gibi girişimin içinde olmadım. Öyle bir ortamda bulunmadım. Sayın Bahçeli’nin neye dayanarak 5. Parti kurulacak deyişini anlayamadım.
Ak Parti Merkez Sağın amiral gemisi oldu mu?
Türkiye siyasetinin en yumuşak karnı bu. Siyasi partilerimizin lider parti olmaktan çıkıp kurumsal hale gelmeleri. Liderler çok öne çıkıyorlar. O yüzden kurumsallaşamıyorlar. Bunu değiştirmek çok zor. Belki de seçmeninde seçileninde, liderinde işine geliyor.
Çözüm süreci gündeme gelecek mi?
Hükümetin kamu otoritesini tesis etmek ondan sonra yeniden Türkiye’de terör ortamının kaldırılması için yapılması gerekenleri bir program içinde yerine getirmeye çalışmalı.
Çözüm süreci esnasında terör örgütünün yığınak yapması konusundaki görüşler hakkındaki yorumum bilgiye dayalı değil hissiyatımı söyleyeyim. Bunların devlet tarafından bilinmemesi mümkün değil. Oyunbozan biz olmayalım diye tahammül gösterildi diye zannediyorum.
Kürt kardeşlerimizi incittik!
1991 yılında cumhuriyet gazetesi ile bir masa etrafında söyleşi yaptık ve yayınlandı. Ben orada “Türkiye’nin bir Kürt problemi yoktur. Türkiye’nin demokratikleşme problemi vardır” dedim. Doğudaki vatandaş sokakta Kürtçe konuşamıyorsa, Kürtçe isim koyamıyor veyahut Kürtçe dilekçe yazamıyorsa bu Kürt sorunu değil demokratikleşme sorunudur. Çünkü aynı sorun Edirne’de, Adana da, Zonguldak da var. O nedenle biz orada takdimde yanlış yaptık, hata yaptık. Böylece Kürt kardeşlerimizi incittik diye düşünüyorum. Şimdi vazgeçsek yine doğrusunu yaparız.