YUNANİSTAN KRİZDEN ÇIKABİLECEK Mİ?
“Çipras paranın kaynağını bulabilirse çok başarılı olur”
Avrupa birliği ile bir orta yol bulabilirlerse bir şekilde devam eder yoksa çok zor. Çağ değişiyor bunu göz ardı etmemek lazım. 20. Yüzyıl’ın simgesi fabrikalardı. Şimdi artık fabrikaların olduğu yerde kriz var. Başka bir yere evriliyor dünya. 21. Yüzyılda nitelikli insanın olması çok zor. Çok fazla bu değişim karşısında eziliyorlar. Ezildikleri vakitte protesto ediyorlar. Yunanistan’ın üretim kapasitesi çok kısıtlı. Hiçbir kriz olmasa da geçimini yapabilecek bir potansiyeli yok. Tam sıkıntılı dönemde yeni bir renk, yeni bir iddia olarak geldi. İnsanlara sempatik geldi. Oldukça genç ama siyasette uzun süre dirsek teması olduğu hissi var bende. Bir taraftan da ana muhalefet lideri, sistemi bilen birisi. Paranın kaynağını bulabilirse çok başarılı olur.
YUNANİSTAN VE TÜRKİYE
“Türkiye’de hala din, ırk ve mezhep üzerinden oy toparlanıyor”
12 Eylül rejimi yaşamaya devam ediyor. O yüzden ne siyaset yapılabilir ne muhalefet. Türkiye’de hala din, ırk ve mezhep üzerinden oy toparlanıyor. İnsan hakları, hukuk ve demokrasi üzerinden toplanmıyor. Ama yüzde 97 ‘si Ortodoks olan bir ülkede ben inanmıyorum diyen bir kişi başbakan olabiliyor. Demokratikleşme açısından Türkiye ile büyük bir farkı var. Çipras dinine göre oynamıyor ki. İddialarına göre Yunanistan’ın bütün sancılı insanlarının durumunu çözeceğim diyor. Gelişmiş ülkelerde dine ve ırka göre oy vermez. Sorunlarının ve ihtiyaçlarının çözülmesine göre oy veriyor.
TÜRKİYE VE İLERİ DEMOKRASİ
Milli güvenlik kurulu ileri demokraside nerede? Anayasa varken kırmızı kitabın olduğu bir yer nasıl ileri demokrasi olur. YÖK içinde aynı şey geçerli. Türkiye’nin temel meselesi devlet eksenli bir toplum olmaktan millet eksenli bir toplum olmaya geçilmedi. Türkiye, Osmanlının zihinsel yapısını değiştirmeden cumhuriyete geçmiş. Temel hak ve özgürlükler Türkiye’de konuşulmuyor.
İnsan odaklı bir değişim önermiyor. Sarayı yıkmak lazım. Herkesin amacı sarayı yıkmak olsa Türkiye demokratikleşir. Herkes oraya girmek istiyor. Karanlık bir şekilde zenginleşiyorlar. Halk zenginleşemediği için ekonomik olarak da, siyaseten de devletin patronu olamıyor.
AK PARTİ DEĞİŞTİ Mİ?
“12 Eylül’ün temel faşizmi üzerinden siyaset yapılamaz. Bu sistem demokratik bir sistem değil”
Ak Parti’nin en keskin en radikal muhalifi kendi programı. Kuruluşunda kendisini betimlediği programına en fazla ihanet eden unsur bugünkü hali. İnanılmaz şeyler öneriyorlar. Geçenlerde bir araştırma yapılmış ilk 90 günde vaat ettikleri şeylerin hala yüzde 60’ını yapmamış. İlk başlarda ilerici bir hareket olarak çıktı. 2008’den sonra yavaş yavaş, 2011’den sonra kesin kes geçmişi ile arasına ilişki koydu.
Zaman içinde Ankaralılaştılar. Devlet hoşlarına gidiyor. Toplumda meslekleri ile var olamayan insanlar devleti ele geçiriyor yani. İşte o saraya hak etmeden, sarayı ortadan kaldıracağım deyip sonradan saraya atladıkları vakit bütün tavır yapı değişiyor. Ben hayata siyasi partiler gözü ile bakmıyorum. Bu sistem demokratik bir sistem değil. 12 Eylül’ün temel faşizmi temel taşları üzerinden siyaset yapılamaz.
AVRUPA BİRLİĞİNE GİRECEK MİYİZ?
“İlk baştaki AK Parti olsa şimdi gene alkışlar, gene desteklerim”
Türk toplumu girmek istiyorsa eğer girer. Avrupa birliği ile müzakere başlamasaydı neler eksik olurdu diye bakmak lazım. İlk Avrupa birliği sürecinde değişiklik yaptığımız bir konu kadınları töre için öldürdüm dediğinde indirim alıyordun cezadan. Kadın erkek mal paylaşımını eşitliğe getirmek. Kedi etinden lahmacun yememek bu süreçte müzakere sürecinin bize getirdiği olumlu unsurları hatırladığımız vakit insana değer veren bir yapı olduğu için. Ak parti önceden girmek istiyordu. Sonradan halifelik ve padişahlık insana değer vermekten öne çıktığı için böyle bir sorun çıktı. İlk baştaki AK Parti olsa şimdi gene alkışlar, gene desteklerim.
Ak Parti’nin yaptığı en olumlu icraatlarından biri anayasanın 90. Maddesinin son fıkrasını değiştirerek oraya insan hakları konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı kararların iç hukuktan daha üstün olduğunu kabul etti. Avrupa Birliği 500 milyon nüfusa sahip 17 trilyon dolar dünyanın en fazla üreten topluluğu. Bir şekilde onunla müzakere lazım. Türkiye en büyük işsizliğe sahip.
BAŞKANLIK SİSTEMİ
“Başkanlık sistemi bir kişinin meselesi, Ak Parti tabanının çoğunluğu istemiyor"
Türkiye halkının yüzde 66’si başkanlık sistemini istemiyor. Ak Parti tabanının büyük bir çoğunluğu da buna karşı. Türkiye’nin başka sorunları var. Bunun en önemlisi işsizlik. Türkiye’nin gündeminde başkanlık sistemi yok. O bir kişinin meselesi. Bunu zorla dayatmaya çalışıyor.
CUMHURBAŞKANININ TARAFSIZLIĞI
Cumhurbaşkanının hiçbir şekilde icra yetkisi yok. Cumhurbaşkanı tarafsız olacağına dair yemin eder. Cumhurbaşkanı namusu ve şerefi üzerine söz veriyor. İlk halk bir şekilde Kenan Evren’i cumhurbaşkanı seçti. Şimdiki cumhurbaşkanlığı seçimleri ilk kez değil. Bunlar siyasi propaganda.
TÜRKİYE’DE HUKUK SİSTEMİ
“Yargının olmadığı yerde devlette olmaz”
17 – 25 Aralık'ta mahkeme kararını polisin uygulamasını engelliyorsun, Anayasa mahkemesi işine gelmeyen bir yasayı bozduğunda milli değildir diyorsun yahut kaçak bir Saray’da oturuyorsun hadi sıkıysa gel yık diyorsun, yargının olmadığı yerde devlette olmaz. O yüzden başkanlık sisteminin en önemli özelliklerinden biri yasama, yürütme, yargının ayrımı. Devlet o kadar hakim ve ezici ki herkes ürküyor. Canını sıkan konuşmaya orantısız bir güç ile yok eden bir devlet yapısı var.
YÜZDE 10 BARAJI KALDIRILMALI MI?
“AK Parti’nin programı ile icraatı arasında yoruldum”
Seçim barajı yüzde yüz düşmeli. Baraj demek halka devletin engel koyması demek. Demokrasilerde baraj olmaz. AK Parti’nin programı ile icraatı arasında yoruldum. Vatandaş olarak ben bir partiye oy veriyorum ama yüzde 10 barajının altında temsil etmiyor. Yüzde 10 barajı hiçbir yerde yok. Bir mağdur iktidara geçince diğer partiyi mağdur ediyor. Bir toplum devletten daha zengin değilse orada demokrasi olamaz. Devlet bu milletten daha zengin.
“CHP’nin Küçülerek büyümesi gerektiğine inanıyorum”
Devletimi temsil ediyor, milletimi temsil ediyor? Kafa karışık bir şekilde milleti temsil etmek istiyor fakat devleti temsil eden zihniyet ve anlayış ile arasına çok sert bir çizgi koyamıyor. Seçmenimi kaybetmeden dönüşeyim dediği zaman iş zorlaşıyor. Küçülerek büyümesi gerektiğine inanıyorum. Siyasetin kendi dinamikleri bunu göze almayı engelliyor. Seçimde başarılı olup olmama uzun vadeli ve verimli değil. Yeni kadrolar bulamıyor. Sert bir kopuştan uzak duruyor.
TÜRKİYE’NİN EKONOMİ POLİTİKASI
“Cumhurbaşkanı Türkiye’de geçerliliği olmayan bir iddiayı dillendiriyor olması Dolar’ın yükselmesine sebep oluyor”
Ak Parti iktidara geldiğinde en önemli başarısını mali politikalarda yaptı. Devletin bütçesini denk bir hale getirdi. Bir avantajı vardı. Dünyada küresel para bolluğu vardı. Bu sayede Türkiye’deki bankalar insanları borçlanmaya teşvik ettirdiler. O borçlanma içerde talebi arttırdı. Talep üretimi arttırdı ve bir yere kadar büyüdü. Türkiye kendi ihtiyacını üretebilen bir ülke değil. O yüzden her zaman dış borçlara muhtaç. 5 yıldır Türkiye olduğu yerde sayıyor. İnşaata ve bayındırlığa dayalı yapı gidebildiği yere kadar gitti ve orada durdu ve kişi başı geliri artmıyor. Yeniden bir model kurmak lazım. Köhne bir büyümeyi Seçimlere kadar hızlandırıp dayattıkları sürece dolarda yükselir. Türkiye’nin yapısal sorunları var. İşsizlik mesela çok yüksek. Her 5 genç biri iş bulamıyor. Türkiye’nin 25 yaş yukarısı ortalama okula gitme yılı 6.5. yani orta 2’den terk. Mesleği yok. Arz talepte uyumsuzluk var.
Cumhurbaşkanı Türkiye’de geçerliliği olmayan bir iddiayı dillendiriyor. Diyor ki; faizi düşürürsek enflasyon düşer. Bu literatürde iktisat fakültelerinde söz konusu olmayan iddia. Piyasa zangır zangır titriyor. Türkiye felakete gidiyor diye derhal dolar alıyor. Doların yükselmesinin bir nedeni zorla bağımsız olduğu iddia edilen Merkez Bankasına dayatması diğer taraftan ABD’nin faiz yükseltmeye gideceğini açıklaması. Bizde vergi veren sayısı çok az olduğu için benzin fiyatları düşmüyor. Herkes harcadıkça vergi veriyor.
Bank Asya’yı siyasi iktidar batırmaya kalkıyor. Ekonomik zafiyeti olmayan bir bankaya sen bize nüfus kağıtlarını vermedin diye 10 yıl sonra yönetimine ortak olunabiliyor. Hukuk olmadığı bir vakit ülkenin dirliği ve düzeni olmaz. 4-5 ay sonrasını ön görmek çok zor.
“Ankara devlet odaklı”
21. yüzyılda genel bir ufka sahip olmak gerek. Türkiye’nin ortalama okumuş yazmışının ideali Ankara’daki parlamentoya girip lider geçinen adamın kuklası haline dönüşmek. Yabancı dilde çok temel bir sorun. Amerika ile Avrupa Birliği arasındaki ticaret anlaşması bu yeniçağın yeni düzenini kuracak. Yeryüzüne açık olmadığın vakit işte, Ankara’da devlette etkin birisi olayım noktasında tıkanıp kalıyor. Etkin olsan ne olacak. Geldiği nokta ortada. Konuştuğu konular ortada. Hukukla ilişkisi ortada, ekonomisi ortada. Türkiye gerçek meseleleri konuşmayan bir anlayışa sahip. Ankara devlet odaklı.