İşte programdan satır başları;
TELEVİZYONKOLİK MİYİZ?
- Televizyonkolik bir ülke olduk biz. İşin kötüsü bu endüstri haline de geldi. Türkiye bir dizi ülkesi olabilir mi? Ve biz artık dünyaya diziyi pazarlayarak para kazanabiliyor muyuz noktasına kadar geldik. 80'lerde 90'larda olan Brezilya dizileri eğrisini yakaladık. Biz içerik üretmiyoruz sadece dizi üretiyoruz.
- Diziler belli bir şeyden sonra bağımlılık yaratıyor.
- Türk televizyonculuğu aslında çok genç bir televizyonculuk. Son 25-30 senedir kendi kendini el yordamıyla bulmuş. Çok hızlı koştu. İngiltere’den Amerika’dan Avrupa’dan çok daha hızlı koşmuş.
NEDEN BU KADAR DİZİ SEYREDİYORUZ?
- Aşk nefret bir araya geldiğinde bir dizide en çok tutan senaryo. Televizyon izlemek bilimsel olarak bizim beyin hücrelerimizi öldürüyor. Teknolojik bir cellat olarak düşünürsek televizyonu biz celladımıza aşığız.
-Türkiye’de artık içerik yok. Televizyonculuğun en kısır kaldığı alan içeriktir. Türkiye’de artık, kaset televizyonculuğu denilen bir şey var. Herkes bunun mağduru. Çünkü dizi üretiliyor, kaset takmakla ya da dijital bir okuyucuyla ekrana verilebiliyor. Prime time denilen, izleyicinin ekran başında olduğu ve en değerli saat diliminde biz bütün hayatımızı dizilere kanalize ediyoruz.
- Diziler duyguların iç içe geçtiği, kimin doğru kimin yanlış olduğu, kimin gerçek kimin sanal olduğu bir dünyadan koparttı bizi.
TELEVİZYON ŞİDDETE YÖNELTİYOR MU?
- Aslında her insanın içinde bir hayvan var. Üzerini örttüğümüz bir şiddet duygumuz var, bunu gündelik hayatta bir yerde boşaltabiliyoruz. Bizden bir Dexter çıkmaz, biz kaba şiddeti seven toplumuz. Sözel şiddette bile bir kabalık var.
TÜRKİYEDE MİZAH DİZİLERİ
- Mizah dizileri tutmuyor. Bizim geleneksel ailelerimiz bu ne ya deyip geçiliyor. O zaman ne oluyor tüm kuşakları kucaklayabilen diziler ya da içerikler izlenmeye başlanıyor.
- Bir yetenek yarışması izlediğinizde çok fazla düşünmezsiniz fakat bir mizah dizisi izlerken şimdi nereye gönderme yaptı diye düşünürsünüz.
- Günümüzde yazılan mizah dizileri, ergenlerin kullandığı gündelik dili kullanan ve zaman içerisinde mevcut politik yapıya itiraz edilebilecek şeye tatlı bir anarşizmle yaklaşıyorlar.
- Türkiye’de polisiye dizileri de izlenmiyor.
REYTİNG ÖLÇÜMLERİ
- Reytingleri ölçerken sosyal statülerine göre artık ayrıştırıyoruz. Ben istatistiklere çok güvenirim. Reytinglerin biçimini tartışabiliriz. Ama reytinglerin bir temsil gücü var. Genel hatamız şu: biz kendimizden ibaretiz sanıyoruz. Ben Anadolu’da izlenmiyorum. Sabahleyin tarlasına gidecek bu insan. TV izleyicisinin buluştuğu 3 tane büyük kent var. Hatta 4-5. Bu kentlerde de insanlar TV’lerini tam da o saatte o dürüstlükte kullanıyor. Dizilerdeki karakterler birbirine çok benziyor. Yarışmalarda da bu çok var. Zincirleme bir taklit seyircisi ile karşı karşıyayız. Türkiye’de klasikleşebilmiş kaç tane program kaldı? 32. Gün var mı yok. Arena, Siyaset Meydanı, ne kaldı? Abbas Güçlü ile Genç Bakış bu ülkede en eski program.
- Amerikan izleyicisi ise çok sadık. Yıllarca devam ediyor klasikleşen programlar. Bizde de hepsi ekranlara geri çağrılmalı.
- Sabah haber programcılığı reyting kaygısı taşımamalı. Çünkü haber yapıyorsun. Haberin reyting kaygısı olmamalı.
- Kanallar reyting üzerinden reklam alıyorlar. Eşit şartlarda dövüşmüyoruz. Bana göre ilk yüz listesi yapılmaması lazım. Şöyle yapılmalı kendi içlerinde ayrıştırılmalı. Dizilerin ilk yüz listesi, pt2 listesi, pt3 listesi, gündüz kuşaklarının listesini yapalım, reklam verenlere, patronlara bunları ikna edelim. Bence televizyonculuk bu.
TELEVİZYON ELEŞTİRMENLİĞİ
- Türk televizyon izleyicisi her biri televizyon eleştirmeni haline geldi. Açık ve net bir şekilde meslektaşlarımın canını sıkacak bir şekilde şunu söyleyeceğim artık. Türkiye’de mevcut sistemde yazılı basın içerisindeki televizyon eleştirmenlerinin televizyon kökenli olanı sadece bir kişi. Bir kişi televizyoncu olduğu için eleştirmen olmuş diğerleri spor medyasından, magazin medyasından hatta siyasetin içinden bakın kelli köşe yazarlarını birçoğu haftada iki gün bir diziyi yazıyor. Demek ki konu sıkıntısı çekilebiliyor bu ülkede ki çekilmemesi gerekiyorken diziler çok konuşuluyor.
- Amerika’da tematik kanallar haber kanalları izlenilebilen bir saate konuluyor mesela 23:00 gibi daha mantıklı. Bizim dizi eleştirmenleri ölü sevici gibi dizi seviyorlar. Bizdeki dizi eleştirmenleri popüler kültürün harcadığı her şeyi köşelerinde harcıyorlar ben dahil.
- Uyan Türkiye muhalif değil, lafı olan bir programdı. Kabul etmek gerekirse çatal dilli bir şeydi. 90'lı yıllarda ben zamanında kuklagillerde Özal’ı ve Demirel’i seslendirmiş biriydim. Bir gün Bakırköy basın savcısı bana dedi ki "Hakkında 28 dava var. Bu 28 davanın 28'inden de seni gömebilirim". Bu kadar net, emekli olmaya yakın bir savcıydı, "Yerinde olsam Uyan Türkiye’yi ve haberciliği bırakırım" dedi. Ben, hayatımda ilk kez hiç söz dinlemeyen bu asi adam, büyük sözü dinledim. Büyük sözü dinlemem bile 1,5 yıl hapis cezası almama engel olmadı. Türkiye’de elini taşın altına koyan insanlar var ama biz o dönemde galiba kelleyi koyduk taşın altına, ben en azından ekip arkadaşlarımın harcanmasını istemiyordum. 20 yıl önce başladığım noktaya geri döndüm.
TEMATİK KANALLAR
- Türkiye bugün 12 belgesel kanala ulaşmış. İnsanlar belgesele ilgi duyuyorlar. Eğer gerçekten karlı bir şey değilse, para kazanmıyorsak oraya o yatırımı yapmaz, çünkü dünya parayı veriyor o programı yapmak için.
-Televizyon bir popüler kültür aracı. Programları klasikleştirmeyi başaramazsak markalaşmayı da başaramayız. Bir dönem sonra sokağa çıktığımızda "Uğur Dündar kimdir, Ali Kırca kimdir, Mehmet Ali Birand kimdir?" diye soracaklar. Mehmet Ali Erbil’i bile unuttular.
İNTERNET VE SOSYAL MEDYA TELEVİZYONUN YERİNİ ALIR MI?
- Biz sadece kutunun içinden izlemiyoruz. Bunu sadece gençler yapmıyor biz de yapıyoruz. Ben bile bir yandan bakarken bir yandan da sosyal medyada başka bir isimle bir blogger olarak yazıyorum. Başka bir isimle sözlüğe girip geçireceğim bir şey varsa özgürce yapıyorum. TV’nin bize erişimi bizim de TV’ye erişimimiz ile birlikte acayip bir paradoks halini aldı. Yılan şuan kendi kuyruğunu yemeye başladı.
- Sosyal medya reytingleri de ölçülür hale geldi. Televizyon yöneticileri buna da bakıyor. Televizyonun ölçüm sistemi ile sosyal medyanın ölçüm sistemi birbirini tutmuyor. Sosyal medya televizyon algısını doğru yansıtan bir şey değildir. Oradan alacağımız bir parametreye göre televizyonculuk kartlarını yeniden kuramayız. Sosyal medyayı gençler kullanıyor. Ben sosyal medyayı mesleğim gereği kullanıyorum. 48 yaşında bir adam olarak eve gittiğimde başka bir şansım olsaydı çok daha farklı şeyler yapardım, hayatı yakalamak adına. Biz bu aygıtı mı yoksa televizyon denilen o şeyin algısını mı koyacağız. İnternette insanlar kişisel televizyonlarını kuruyorlar.
BİR TELEVİZYON ELEŞTİRMENİ KAÇ SAAT TELEVİZYON SEYREDER?
- Aklı başında bir televizyon eleştirmeni günde bir buçuk saat izlerse, izleyeceği periyotları belirlerse sekiz parçalık köşesini rahatlıkla doldurur. Meslektaşlarım günde on iki saat, on dört saat televizyon izliyorum diyor. Böyle bir deformasyon olduğunu düşünmüyorum.
- Dizileri artık daha vicdani eleştiriyorum. Ben en azından dizileri izleyip yazanlardanım. İzlemeden yazanlar var ki o korkunç bir şey.
- Televizyoncu olduğunuz için televizyon eleştirmeni olabilirsiniz. Televizyon eleştirmeni olduğunuz için televizyon program yapmayın.
DİZİ SÜRELERİ
- 125 dakika bir insan için çok uzun bir süre. Medya planlamacısının, reklam verenlerin, televizyon yöneticilerinin mümkünse Meclis'te bir araya gelip karar vermesi gerekir. Dizi süreleri kısaltılmalı.
- Bir kanal üç diziyi arka arkaya yayından kaldırırsa dört hafta içinde seyircinin size güveni kalmaz. Daha doğrusu diziye bağlanmaz. Kaldıracaklarını bilirler. Televizyonculuğun tekrar izleyiciye bir güven telkin etmesi lazım. Amerika 13 bölüm anlaşıyor. 13 bölüm 45’er dakika ve onu bir seneye yayıyor.
RTÜK’ÜN YAYINLADIĞI BELGESELLER
- Türkiye’de çok iyi belgeselciler var. RTÜK iyi kazanan bir kurum artık iyi belgeseller almak zorunda. Bize artık Akdeniz’in derinliklerini izletmemek zorunda.
- Biz aynı belgeseli seçimler dolayısı ile ceza almış dört ayrı kanalda izlememeliyiz. RTÜK’ün parası var, belgesel satın almalı.
- Şöyle bir şey de yapabilir. Gündüz prime time'da ceza almış dizi, Abbas Güçlü İle Genç Bakış'ı koysun o saate. Üstelik rakip kanalda koysun, harika bir şey olur.