Programlar

Erken seçim olur mu?

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, siyasetin yeniden dizayn edilmesini, Başbakan'ın görevi bırakmasının ne anlama geldiğini ve Türkiye'yi nasıl bir dönem beklediğini dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ta değerlendirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakması ve AK Parti'nin kongre kararı, Ankara'da deprem etkisi yarattı! CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, siyasetin yeniden dizayn edilmesini, Başbakan'ın görevi bırakmasının ne anlama geldiğini ve Türkiye'yi nasıl bir dönem beklediğini dün gece Abbas Güçlü ile Genç Bakış'ta değerlendirdi.

İŞTE PROGRAMDAN SATIR BAŞLARI:

Ak Parti’de Neler Oluyor?

-Bugünün Cumhurbaşkanı anayasa kitapçığını değil ülkenin %49 ile seçilmiş Başbakanını sistemin dışına fırlattı.Böyle bir demokrasi olur mu?

-Biz o partinin rakibiyiz, o partinin gelecek seçimleri kazanmaması için mücadele ederiz ama Türkiye Cumhuriyetinin tarafsız Cumhurbaşkanının Başbakan’a müdahale etmeye, yerine başka Başbakan atama gibi bir yetkisi olamaz, meselede bu.

Bölümden Kareler

-Başbakanın bir yedeği olduğunu söylemiştim. Mesele o yedeklerden hangisinin Başbakan olacağı değil, Cumhurbaşkanının aklında yedek olması. Başbakanın yedeğine milli irade halk karar verir.

-Bugün AKP’yi birlikte kurdukları 30’a yakın isimden bugüne kadar 3 tanesi hariç çarpıyı koymuşlar.

-Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm Cumhurbaşkanlarının kendi partileri vardı. Hiçbirisinin tarafsızlığı bu kadar tartışma konusu olmadı,  sistem tıkanmadı.

Ak Parti neden kongre kararı aldı?

-Bugünkü Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasındaki temel ayrışma Başkanlık sistemine yeteri kadar gayret göstermemesi.

-1 Kasım’da aldığı oylardan sonra bugün kendisine yapılmış olan, demokrasinin içinde tam tarifi ile darbedir. Sivil darbe ile karşı karşıya. Ama koltuğu bırakıp gidiyor.

-Bugün tek alternatifin  AKP’nin olmadığını, AKP’nin sonunun belki Türkiye için bambaşka yarınların başlangıcı olduğunun bilinmesi lazım.

Erken seçim olur mu?

CHP’nin bundan bir adım değil bir milim geride durması düşünülemez. 4 yılda bir yapılması gereken seçimin bir yılda 3 kez yapılması ekonomik ve ülke içindeki psikolojik yüktür. Bunu halka hesabını verecek olan iktidar partisidir.

Başkanlık Sistemi

-Bugüne kadar Cumhurbaşkanının biriktirdiği sorun yargının ayak bağı olmasıdır.Bir siyasetçinin yargı denetiminden rahatsız olması demek demokrasiyi özümsememesi demek.

-Eğer Cumhurbaşkanı kendisine oy veren % 50’nin Cumhurbaşkanı olarak görüp geriye kalan % 50’yi ötekileştirmese, diğer % 50 bu ülkenin seçilmiş tüm Cumhurbaşkanlarına nasıl sahiplendiyse onu da sahiplenir.Ama Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir tercihi olmadı.

-Cumhurbaşkanı da, Iktidar partisi de doğru kanıtlar ve argümanlar ile Başkanlık Sistemi ile ilgili kendi kitlesini ikna edebilmiş değil.
“25-30 milletvekilli meclisten dışarıya kavga görüntüleri servis ediyor”

-1 Kasımdan bugüne Saraya yakın 25-30 milletvekilli hep meclisten dışarıya kavga görüntüleri servis ettiler. Zorla kavga çıkardılar. Bu meclis tıkandı, iş görmüyor, bu meclis kavga ediyor görüntüsü vermek istediler.

AKP’nin sonunu getiren hamle...

-Cumhurbaşkanlığı ile görevlendirildiniz, Anayasa’da tarif edilen yetkiler çerçevesinde görev yapmak için halktan onay aldınız. Siz bunu aşarsanız halk bunu affetmez.

-Cumhurbaşkanının bugün yaptığı işi hem AKP’nin üyelerinin hem seçmenlerinin, hem de kamuoyunun vicdanında ters tepeceğini düşünüyorum. AKP’nin sonunu getiren hamlelerden biridir. O dönem mağdur olduğunu söyleyen birisi bugün birini mağdur ediyor.

Demirtaş’ın birden fazla parlamento açıklaması çok tehlikeli...

-Bir Eş Genel Başkan tarafından söylenmiş çok tehlikeli bir söz. HDP’ye 7 Haziran günü oy verirken “Türkiyelileşme” vaadi ile oy verildi.. Şiddet ile aralarına mesafe koymaları ile ilgili söylemleri ve umut üzerinden oy aldılar.Bugün HDP’nin erimesinin sebebi terör ile arasına doğru mesafeyi koyamaması, o konuda netleşmemesi ve bir takım beyanlardır.

Avrupa’ya vize kalkar mı?

-Bugünkü vize muafiyeti meselesi Türkiye Cumhuriyetinin AB tam üyelik vizyonunu kaybettiğinin açık kabulüdür.Bugün serbest dolaşımın peşinde koşuyoruz. Bunu bir başarı değildir,burada Cumhurbaşkanı ile mutabık olunabilir.

-CHP olarak vize muafiyeti için AB’nin Türkiye’den istediği kriterler yönünden her türlü yasama faaliyetini destekledik.Bugün gelinen noktada Haziranda öyle bir serbest dolaşım yok. Yılsonuna doğru takvimlenmiş bir süreç var. Daha 6 tane şart var. Bunlardan bir tanesi terör ile mücadele konusunda yapılması gerekenler..

-Davutoğlu ve Merkel’in yaptığı ve Yunanistan’ın başrollerinde olduğu bu anlaşma insanlık tarihi açısından utanç verici bir anlaşmadır.Ciddi insan hakları ihlali var.

Dokunulmazlık

-Yolsuzluk ile suçlananlar, geçmiştekiler bakan olduğu için Anayasanın 100. Maddesi gereğince hala dokunulmazlık zırhındalar. Bakanların yargı yeri Yüce Divan sıfatı ile toplanacak olan Anayasa Mahkemesidir. Yargılanabilmeleri için Mecliste bir soruşturma komisyonunun kurulması, o komisyonun raporunun Mecliste görüşülüp milletvekillerinin salt çoğunluğu ile onların Yüce Divana yollanması lazım. Fakat bu yasa öngörmüyor bunları.

-2002 yılında AKP’de, CHP’de dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlıkları ile sınırlandırılması söylemişti. Bugünkü dört partide aynı şeyi söylediler bu seçimlerde.Bugün gelinen nokta dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlıkları ile sınırlandırılması önerimiz AKP tarafından reddedildi.

-Böyle sert bir dokunulmazlık anlayışı bir İsrail’de birde Türkiye’de kaldı. 3. Dünya ülkelerinde bile yok.

Terör Meselesi

-Adaları, dağları lakaplar ile konuşturarak vatandaşı kandırıp ondan sonra bir yere gelince ver özerkliği al başkanlığı anlaşması olunca ülkeyi kan gölüne çeviren, o orada tuzakladığı bombayı patlatıyor, bu burada ilçenin içine tankı sokuyor teröristi vuracağım diye. Sivil ölürse bunu da eleştiren birisi çıkarsa “vay efendim sen terör ile mücadeleyi sekteye uğratıyorsun” diyorsun. Teröre göz kırpıp hem de mesafe bırakılmaz.

-Cizre raporu hakkındaki iddialar doğru değil. Rapor özellikle çarpıtıldı.

Meclis Başkanı’nın laiklik çıkışı...

-Türkiye’de bugün Anayasada yazan laikliğin devlet tarafından uygulanış biçimine baktığınızda sağlıklı bir laiklik anlayışından söz edilemez.

-Diyanet İşleri Başkanlığı elbette olsun ama devlet vatandaşın dinine, o dinin içinde belirlediği mezhebe inanma yada inanmama özgürlüğüne karşı nötr olmak zorunda. Sünni cami  imamının, maaşını ödeyip , alevinin cem evinin dedesinin maaşını ödememek doğru bir davranış değil.

-Devletin dini olmaz vatandaşların dini olur. Devlet,  dinini yaşamak isteyenlerin hayatını kolaylaştırır.

-Demokrasi çoğunluk değil çoğulculuk ile ilgili bir meseledir. Sinagogu’ndan, havrasına kadar hepsine hizmet vermesi gerekiyor.

-Bugünkü CHP, Kılıçdaroğlu hep şunu söyledi “Gelirsek başörtü sorununu biz çözeriz” dedi ve aslında Kılıçdaroğlu başörtü sorununu çözdü.

-İnançlar ile barışık bir anayasa lazım.İbadet özgürlüğü sınırlandırılamaz.Türkiye’de Cuma namazları ile ilgili bir sorun yokken bir düzenleme yaptılar. Göze sokmak için yapsınlar.

-Bu tartışmayı yeniden ateşleyen kişi TBMM Başkanı İsmail Kahraman’dır. ”Dünya’da 3 ülkede sadece Fransa’da, İrlanda’da ve Türkiye’de laiklik var” dedi. Ertesi gün çıktı ki 75 tane ülkede laiklik var, Avrupa’da 23 tane ülkede laiklik tanımı var.

04 Mayıs 2016 Genç Bakış Bölümü / Özgür Özel:

Bölümü İzle!