X
X

Türkan ve büyük aşkı

22.09.2010 Çarşamba 12:08 (Güncellendi: 08.11.2016 - 16:15)

Ali gibi adamlar artık yok!

Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hayatını konu alan “Türkan” dizisi, ilk bölümüyle Kanal D ekranında olacak. Pınar Öğün’ün Türkan Saylan’ı, Saygın Soysal’ın ise ona sırılsıklam aşık Ali’yi canlandırdığı dizinin Heybeliada’daki setine konuk olduk, iki başrol oyuncusundan yapımın detaylarını öğrendik.

* Televizyondaki ilk başrolünüzde, Türkan Saylan gibi güçlü bir ismi canlandırıyorsunuz. Neler hissettiriyor bu size?

Pınar Öğün: Beni başrol oynayacak olmamdan çok, canlandırdığım kişinin Türkan Saylan olması heyecanlandırıyor. Sete gelmeden önce “Nasıl olacak?”, “Yapabilecek miyim?” diye düşünmekten uykularım kaçtı. Aşırı derecede heyecanlandım. Çok istediğim bir iş olduğu için, çekimlerin başlayacağı günü iple çektim.

* Peki özel bir hazırlık süreci geçirdiniz mi bu rol için?  

- Öncelikle Ayşe Kulin’in “Tek ve Tek Başına Türkan” kitabını, sonra Türkan Saylan’ın yazdığı “At Kız” ve “Güneş Umuttan Şimdi Doğar”ı okudum. Okudukça da bilmediğim bir hayatla karşılaştım. Çok daha fazla yaklaştım ona...

* O kitapları okurken sizi en çok etkileyen neydi? 

- Türkan Saylan, zamanı başka türlü yaşıyormuş. Bir dakika bile onun için çok değerliymiş. Üç gün içinde birkaç kez yurtdışına gidip dönebiliyor, çeşitli konferanslara katılıyormuş. Bunları öğrendikten sonra senaryoyu da okuyunca çok etkilendim. Ama en çok etkilendiğim an, hastaneye gidip cüzzam hastalarıyla tanıştığım ve bir de Türkan Saylan’ın masasına oturduğum andı. Altı cüzzam hastasıyla aynı odada sohbet ettik. Zengin-yoksul, güzel-çirkin bu sıfatların hepsinden sıyrıldığınız anlar olur ya, işte öyle hissettim o an. Bütün değerlerin sıfırlandığı, boşluğun içinde kaldığım bir andı. Sadece insandım orada. Önceden o insanlarla aynı ortamda kalmak bile mümkün değilmiş. Çok kötü muamelelere maruz kalmışlar. “Yaşayan ölüler” gibi düşünülmüşler. Ahırlara, adalara kapatılmışlar. Ve bu durum, 60’lı yıllara kadar devam etmiş. Türkan Saylan bu hastalık konusunda toplumun algısını değiştirdi. Onun yarattığı bu mucize beni çok etkiledi ve hayatımı değiştirdi...

* Dizi daha yayınlanmadan yorumlar gelmeye başladı. Mesut Yar sizin için “Gözleriyle oynuyor” demiş mesela. Sizce dizi yayınlandıktan sonra gelecek tepkiler nasıl olur?

- Ben kendime inanıyorum, güveniyorum. Çok iyi ve kaliteli bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Bu sistemde kadın olarak var olmak zaten çok zor. Bir kadının bu kadar büyük başarılara imza atmasının, birçok kişiye örnek olacağını düşünüyorum. Özellikle kadınların bu diziye tutunacaklarına inanıyorum.

* Peki, biz Türkan Saylan’ı hangi yönleriyle göreceğiz?

- Dizi, Türkan Saylan’ın aile ve üniversite yaşamını, arkadaşlık ilişkilerini ve cüzzam hastalığına karşı verdiği mücadeleyi ekrana taşıyacak.

* Bu rolün Nurgün Yeşilçay ve Sanem Çelik’e de teklif edildiği, fakat Türkan Saylan’ın son günlerini eşiniz Memet Ali Alabora’nın halası Derya Alabora canlandıracağı için role sizin seçildiğiniz öne sürüldü. Bu iddia hakkında neler söyleyeceksiniz?

- Bana cast direktörü Harika Uygur ulaştı, “Başrol için aklımızda bir tek sen varsın, çünkü kendini çok iyi eğittin” dedi. Ben Bilkent Üniversitesi’nde dört yıl oyunculuk eğitimi aldım. Daha sonra Londra’ya gittim ve Haluk Bilginer’in de eğitim gördüğü LAMDA’nın (Londra Müzik ve Drama Sanatları Akademisi) oyunculuk bölümünden mezun oldum. 1,5 sene de orada oyunculuk yaptım. Buraya döndüğümde evlendim. O dönem birçok teklif aldım ama dizi istemediğim için kabul etmedim. Tiyatro oyununda ya da sinema filminde rol almak istiyordum. Ama bu proje gelince, kalbim patlayacak gibi hissettim ve tüm o “dizide oynamam” sözlerini yuttum! Derya Alabora ya da başka isimlerden haberim yok, durum öyleyse de bu beni hiç ilgilendirmiyor.

Ali gibi adamlar artık yok!

* “Türkan”da rol almaya başladınız ama Oyun Atölyesi’ndeki tiyatro çalışmalarınız da devam ediyor. Zor olmuyor mu ikisini bir arada götürmek?

Saygın Soysal: İkisini de hakkını vererek bir arada götürmek zor tabii. Oyunumuz 30 Eylül’de başlayacak. Bu nedenle çok sıkı bir prova süreci geçiriyoruz. Sahnelemeye başladıktan sonra programım biraz daha hafifler sanırım. Biraz yoruluyorum ama tiyatro, oyuncu olmak isteyenler için mecburi bir istikamet...

* Sizi genelde dönem dizilerinde izledik. Üç dönem dizisinin art arda gelmesi tesadüf müydü, yoksa sizin seçimleriniz mi bu yönde oldu?

- Sorunuzun cevabını ben de tam olarak bilemiyorum aslında... Televizyon işlerinde size bir rol önerildiğinde, bu rolü her hafta oynayacağınızı düşünüyorsunuz önce. Bu çok mühim. Önerilen rollerden hangisi haftalarca oynanabilecek potansiyele sahipse, onu tercih ediyorsunuz. Bana önerilen roller içinde oynayabileceğimi düşündüklerim dönem dizilerindeydi, ben de onları seçtim.

* “Türkan”daki Ali rolünü kabul ederken neler düşündünüz? Bu rolden beklentileriniz neler?

- Bir rolden ne beklenebilir ki? Aksine, rol sizden bir şeyler bekler. Ben de bu rolü kabul ederken elimden geleni yapmaktan başka bir şey düşünmedim.

* Ali, Türkan Saylan’a büyük bir aşk besliyor. Bu karakter için özel bir hazırlığınız oldu mu?

- Özel bir hazırlığım olmadı, rutin hazırlık dönemimi yine yaşadım. Ali, 1960’lı yılların Türkiye’sinde, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyan ve siyasetten uzak kalmayı başarabilen bir çocuk. Bu onunla ilgili önemli bir tüyoydu. Bir aile kurmak istiyor ve hayatında bir de Türkan var tabii. Türkan’a sırılsıklam aşık oluyor, onunla bir an önce evlenmek istiyor... Ali, zarif bir genç adam. Ölçülü, kibar, üstü başı tertemiz, hep sinekkaydı tıraşlı, saçları arkaya briyantinlenmiş, pantolonu hep ütülü... Bir de aşk karışınca bu ruha, iyice inceliyor Ali. Böyle adamlar artık yok etrafınızda... Karakterin özelliklerini öğrenince, geriye hayalini kurup oynamak kalıyor. Umarım fena olmamıştır.    
 
HÜRRİYET